Fiyatlandırma Algoritmaları – Nasıl çalışır? Ne zaman endişe yaratır? Nasıl ele alınmalıdır?

Fiyatlandırma algoritmaları son yıllarda rekabet otoritelerinin[1] ve uluslararası kuruluşların[2] ilgi alanında yer alıyor. Geçtiniz aylarda Rekabet Kurumu da otomatik fiyatlandırma mekanizması uygulayan üç büyük e-ticaret platformu hakkında soruşturma başlatıldığını duyurdu.[3] Böylelikle, sadece diğer ülkelerde değil, Türkiye’de de 2024 yılında fiyatlandırma algoritmaları rekabet hukuku tartışmalarının odağında yer alacağa benziyor. Bizler de tartışmaya hem hukuki hem de iktisadi açıdan katkıda bulunmak amacıyla Bilgi Üniversitesi Rekabet Hukuku Seminerlerinde bir sunum yaptık.

Sunumda somut bir şekilde şu üç soruya cevaplar aradık: Fiyatlandırma algoritması nedir, nasıl çalışır? Hangi durumlarda danışıklık (anlaşma) açısından endişe potansiyeli taşıyabilir? Algoritmalara dair endişeler incelenirken, mevcut rekabet hukuku yaklaşımında bir değişime ihtiyaç var mıdır?

Sunumun ilk bölümünde – her ne kadar çeşitliliği ve işlevselliği açısından zor olsa da – rekabet hukuku bakımından yaratabileceği endişelerin farkını ortaya koymak amacıyla fiyatlandırma algoritmalarını iki temel kategoride inceledik. Yeni gelişen literatüre[4] de dayanarak bunları, (1) “kurala bağlı algoritmalar” ve (2) “öğrenen algoritmalar” olarak ikiye ayırdık. Daha iyi anlaşılması için de gerçek hayattan örneklerle pekiştirdik.  Literatürde[5] veya rekabet otoritelerinin raporlarında[6] yapıldı gibi danışıklık türüne (sonuca) göre değil, algoritmaların tipine (kökene) göre bir ayrım yapılmasının rekabet hukuku endişelerini daha iyi anlamamıza yardımcı olduğunu gördük.

İkinci bölümde, algoritmalar konusunda en kritik kaygının fiyatlamaya dair danışıklık (anlaşma) olduğundan hareketle, algoritmaların danışıklıkta ilave bir rolü olup olmadığını ele aldık. Oyun teorisi üzerinden basit ve anlaşılır bir şekilde, danışıklığın kurulmasında ve sürdürülmesinde farklı türdeki algoritmaların olası etkilerini ortaya koymayı amaçladık. Yeni gelişen literatürü de dikkate alan bulgularımız, kurala bağlı algoritmalar ile öğrenen algoritmaların danışıklık için farklı etkileri olabileceğini gösterdi.

Üçüncü bölümde ise algoritmalara dair endişeleri incelerken, mevcut rekabet hukuku anlayışında bir değişime ihtiyaç olup olmadığını sorguladık. İlk iki bölümdeki çıkarımlarımız çerçevesinde, kurala bağlı algoritmalar açısından mevcut rekabet hukuku yaklaşımının korunması – anlaşmanın varlığının aranması, irade uyuşması vb. – gerektiği sonucuna ulaştık. Öğrenen algoritmalar için ise hem danışıklığın kurulması hem de sürdürülmesi bakımından mevcut rekabet hukuku anlayışının bir revizyona ihtiyacı olabileceğini gördük. Bu konuda yeni yapılan deneysel çalışmalara da değinerek, tartışmanın önümüzdeki süreçte rekabet otoritelerinin takınacağı tavır ile şekilleneceğine dikkat çektik.


[1] Bkz. Bundeskartellamt and Autorité de la Concurrence, “Algorithms and Competition,” 2019; CMA, “Algorithms: How They Can Reduce Competition and Harm Consumers,” 2021.

[2] OECD, “Algorithms and Collusion: Competition Policy in the Digital Age,” 2017.

[3] Rekabet Kurumu duyurusu. Erişim tarihi 01.12.2023, https://www.rekabet.gov.tr/tr/Guncel/d-market-elektronik-hizmetler-ve-ticaret-2166a359be83ee118eca00505685da39

[4] Bkz. Lea Bernhardt and Ralf Dewenter, “Collusion by Code or Algorithmic Collusion? When Pricing Algorithms Take Over,” European Competition Journal 16, no. 2–3 (2020): 312–42; Emilio Calvano et al., “Algorithmic Pricing What Implications for Competition Policy?,” Review of Industrial Organization 55, no. 1 (2019): 155–71.

[5] Bkz. Ezrachi, Ariel and Maurice E. Stucke, “Artificial Intelligence & Collusion: When Computers Inhibit Competition,” University of Illinois Law Review 2017, no. 5 (2017): 1775–1810.

[6] Bkz. CMA, “Pricing Algorithms Economic Working Paper on the Use of Algorithms to Facilitate Collusion and Personalised Pricing,” 2018.


Yorum bırakın