Geçtiğimiz hafta bir milletvekilinin “günah işleme özgürlüğü” hakkında yaptığı felsefi(!) yorum, bana Hukuk ve İktisat literatüründeki rasyonel ama “ahlaksız” bir insanın suç işlemeye nasıl karar verdiğini anlatan modeli hatırlattı.
İtalyan düşünür Cesare Beccaria, Suç ve Ceza Üzerine (1764) adlı eserinde “Bir suçun gerçek ölçüsü, topluma verdiği zarardır” diyor. Biz de Hukuk ve İktisat dersinin suç ve ceza ile ilgili kısmına bu sözle başlıyoruz. Sonrasında, suçun topluma verdiği zararın nasıl minimize edilebileceği gibi soyut bir problemi somutlaştırmaya gayret ediyoruz.
Bir suçun cezası ne olmalı kısmında, farklı cezalandırma yöntemleri ve onların maliyeti üzerine tartışıyoruz. Hapishanelerin inşasının ve işletilmesinin ne kadar pahalı olduğunu da birçok hukuk öğrencisi bu vesile ile düşünüyor.
Ardından, aynı suçun farklı ülkelerde farklı şekillerde cezalandırıldığını konuşuyoruz. Günümüzde bu farklılıkların yakınsamaya başladığından bahsediyoruz. “Töre” cinayetlerinde uygulanan ceza indiriminin kaldırılmasıyla, aynı suçun artık daha şiddetli cezalandırılması en favori tartışma konumuz.
Derken sıra iktisatla daha çok ilgisi olduğunu düşündüğüm bir soruya geliyor: bir suçu nasıl önleriz?
Cezanın aslında iki ayrı işlevi var: birincisi topluma verdiği zarar sebebiyle suçlunun kamu vicdanını rahatlatacak şekilde cezalandırılması; ikincisi ise suçun önlenmesi, yani caydırıcılık. Genel bir ifadeyle ceza hukuku, caydırabildiği suçları caydırıp, caydırmadıklarını da cezalandırmayı amaçlayan bir sistem.
Biz bu kısımda daha çok tasarlanarak gerçekleştirilen, hırsızlık, soygun, yolsuzluk, ihaleye fesat karıştırma gibi suçların nasıl caydırılabileceği üzerinde tartışıyoruz.
Birçok yakışıklı ve güzel oyuncunun rol alması sebebiyle, Ocean’s Eleven filmini hatırlatıyorum öğrencilere. Filmde Ocean ve 11 arkadaşı LasVegas’taki üç kumarhaneyi aynı anda soymayı planlıyor. Yapılan planı hatırlatınca öğrencilerin dikkati oyunculardan, planın ne kadar akıllıca tasarlandığına kayıyor. Sonrasında, akıl dolu planı yapan bu insanların yakalandıklarında karşılaşacakları olası cezayı düşünüp düşünmedikleri geliyor akla. Genel kanı, düşündükleri ve hatta bir muhasebe yaptıkları doğrultusunda. Zaten filmin afişindeki “Are you in or out?” ibaresi de bunu doğruluyor.
Sonunda da buradan yola çıkarak, rasyonel ama “ahlaksız” bir insanın suç işlemeye nasıl karar verdiğini şu şeklide ortaya koyuyoruz:
Rasyonel ama “ahlaksız” bir insan, suç sonrası elde edeceği kazancın o suçun olası cezasından daha çok olması durumunda o suçu işlemeye karar verir. Yani, bir muhasebe yapar.
Tespitin daha iyi anlaşılması için de, “söz meclisten dışarı” diyerek şu öğreneği veriyoruz:
Sınava hiç çalışmamış bir öğrencinin, o sınavdan sıfır almaya razı olmak ile yaratıcı kopya çekme yöntemlerinden birsini denemek arasında nasıl karar verdiğini düşünelim. Normalde bir öğrencinin kopya çektiğinin kanıtlanması, onun en az bir yarıyıl okuldan uzaklaştırılmasını gerektirir. Ancak öğrencinin geçmiş tecrübeleri, yakalanma olasılığının çok düşük olduğu, yakalansa bile hocanın yalnızca sıfır vererek olayı kapattığı doğrultusunda olsun. Sizce bu durumda kopya çekmek “şeytana uyan” bir öğrenci için rasyonel bir hal almaz mı?
Örneği okul duvarlarının dışına taşıyalım:
Yolsuzluk yapmak, ihaleye fesat karıştırmak gibi girişimler belli bir organizasyonu gerektiren, bilinçli olarak işlenen suçlardır. Topluma verdikleri zarar sebebiyle de, kanıtlandıkları takdirde ağır cezaları gerektirirler. Ancak bir suçun kanıtlanıp cezasının uygulanabilmesi için birçok sürecin birbirini takip etmesi gerekir:
Yani, iddianın ortaya çıkması, savcının kolluk kuvvetleri ile olayı soruşturması, gerekli ise dava sürecinin başlaması, kişi suçlu ise de cezanın verilmesi ve onanması …
Bahsedilen süreçlerinin birinde ya da birkaçında yaşanacak aksama, sonucu etkileyecektir. Örneğin olayın hiç ortaya çıkmaması, ortaya çıksa dahi yeterince soruşturulmaması, mahkemelerin etki altında olması, olası cezanın şiddetini azaltacak ya da sıfırlayacaktır. Sonuç olarak, rasyonel ama “ahlaksız” bir insan için hırsızlık, soygun veya yolsuzluk yapmak, rasyonel bir davranış haline gelecektir. Bu yöndeki bir algı ise, başka birçok rasyonel ahlaksızı bu tür suçları işlemeye itecektir.
Başlığa dönersek, insanların ahlaklarını veya günah ile ilgili algılarını sorgulayamayız. Fakat insanların ahlaksızlıklarını topluma zarar verecek somut fiillere dönüştürmelerini engelleyebiliriz. Bu da ancak doğru şekilde tasarlanmış ve gerektiği gibi işleyen bir sistem ile mümkün olabilir. Varlığı zenginlik ve refah, yokluğu ise fakirlik ve acı yaratan bu sisteme biz “hukuk” diyoruz.
Meraklısına iki güzel okuma önerim var:
Becker, Gary S., Crime and Punishment: An Economic Approach, 76 J. POL. ECON. 169 (1968). (pdf)
Posner, Richard A., An Economic Theory of the Criminal Law, 85 COLUM. L. REV. 1193 (1985). (pdf)